4 Ağustos 2017 Cuma

Krallar Kralı Ozmandias



Percy Bysshe Shelley, hayatı boyunca 'radikal' bir kişilik olarak biliniyordu. Kendisi İngiliz Romantik Dönem'inin en önemli şairlerinden biri olsa da, şiirlerinde, siyasal ve toplumsal görüşlerinde sert bir tavır sergilediği için, yaşamı boyunca şöhreti pek görmedi; ancak ölümünden sonra yazıları sevilmeye ve tanınmaya başlandı.Bu şiirlerinden kanaatimce beni en çok etkileyen biri Ozymnadias oldu. Şiir, mutlak siyasi güçlerin kısa öyküsü üzerine bir yorumdur ancak çok daha fazla anlamlar içerir. Öyle ki Mısır firavunu Ozymandias (yani II Ramses) zamanının inanılmaz derecede güçlü bir kralıymış, fakat şimdi sadece geçmişin unutulan kalıntısıdır
Şiir o kadar popüler ki birçok filme, oyuna ve kitaba esin kaynağı olmuştu.Şimdi şiire ufak bir göz atalım;

I met a traveler from an antique land
Who said:Two vast and trunkless legs of stone
Stand in the desert.Near them,on the sand
Half sunk,a shattered visage lies,whose frown
And wrinkled lip,and sneer of cold command,
Tell that its sculptor well those passions read
Which yet survive (stamped on these lifeless things) ,
The hand that mocked them and the heart that fed;
And on the pedestal these words appear:
My name is Ozymandias,king of kings; 
Look on my works,ye Mighty,and despair!
Nothing beside remains.Round the decay,
Of that colossal wreck,boundless and bare
The lone and level sands stretch far away
Eskil bir ülkeden bir yolcuya rastladım
Dedi ki; koca bir anıtın iki ayağı duruyor
Çölün tam ortasında,kumların tam üzerinde
Yarı batmış,kaşları çatık yüzüyle bir baş
Büzülmüş dudaklarıyla sanki sesleniyor
Yontucunun nice tutkularını yakalayıp
Şimdi bile yaşayan bu cansız şeylere aktardığı
Elleriyle taklit ettiği ve kalbiyle beslediği
Anıtın kaidesinde şunlar okunuyor:
“Ben Krallar Kralı Ozmandias’ım.”
Ey güçlü olan,şu yaptığım işlere bak ve titre””
O tarihi anıtın, uçsuz bucaksız çevresinde
Arasan sadece koca bir gövde ve kalıntılar
Başkaca uzanıp giden yalnızlık ve kumlar.


Shelley'nin şiiri anlatıcı ile çölde gördüğü yıkık bir ama heybetli bir heykeli anlatan bir gezgin arasındaki bir konuşmayı hayal eder. Heykelin tanımı itibari ile insan gücünün kırılganlığı ve zamanın etkileri üzerine simgeler metaforlar içerir. Shelley,  harap olan bu geniş ve bir zamanlar muhteşem heykelin unutulmaz görüntüsünü yaratır.

Ozymandias, kendisinin o kadar güçlü olduğunu düşünürmüş ki, ona karşı çıkan her kim olacaksa sonu onların yıkımı olacaktır.
Bir zamanlar olağanüstü olan  kralın büyük gücünün simgesi olan şimdi batıktır , parçalanmıştır  ve cansızdır.

Ne kadar güçlüysen o kadar ağır düşersin der gibidir sanki Shelley..

Monarch'lar, diktatörler ve zorbalar her zaman  değişime tabidir. Shelley'nin dili, bu tür yöneticilere duyduğu hoşnutsuzluğu çok iyi yansıtır. Kendi diktatörlerini istismar eden diktatörler, despotlar ve diğerleri sonunda olayların faulüne düşecektir. Bir kral ne kadar büyük olursa olsun ölümsüz değildir -ne o ne de eserleri sonsuza kadar sürer. En güçlü olanlar bile bir gün düşeceklerdir.

Zamanı yenemeyiz. Bir kral bile ölür ve onun yaptığı her şey de ölecektir.
 Ozymandias'ın kendi büyüklüğüyle övünmesi şimdi çok boş görünür adeta.
Geriye kalan tek şeyi heykeli ve yazıtı üzerindeki bu güçlü kelimeleriydi.
 Shelley den seçtiğim bu sonat okuyucuyu adeta sorguya geçen ve üzerinde düşünmesi gereken kısa ve yalın kelimeleri beni gerçekten büyüledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder